Bazi psikologlar, cocugun yalanini, yetiskinlere karsi bir savunma mekanizmasi olarak goruyorlar. Peki bu ne kadar dogru? Yalancilik kucuk yaslarda basliyor. "Kedi buyuklugunde bir kelebek gordum" diyor iki bucuk yasindaki kiziniz ve devam ediyor, "Yok yok, bizim ev buyuklugundeydi!' Psikologlar ise, gercekliklerin bu turden abartilmis bicimini yalan degil, "hayalgucunun cicek acmasi" olarak goruyor. Cunku uzmanlar, cok kucuk cocuklarin saf dunyalarinda olusturduklari bu duslerin, birini aldatma istegi ve bilinci goremediklerini ifade ediyorlar... Ancak cocuklarin bu saf dunyayi kac yasina kadar koruyabildikleri konusunda bilim adamlari tam bir rakam veremiyorlar. Gectigimiz yuzyilin sonlarina dek psikologlar, 6 yasin altindaki cocuklari, hayal ile gercegi ayiramamalari ve bir baska acidan bakma yetenegine henuz sahip olmamalari nedeniyle, kesinlikle bilincli yalan konusunun disinda tutuyorlardi. Oysa bugun yapilan deney sonuclari bize gosteriyor ki okul oncesi cagdaki cocuklar da bilincli bir bicimde cevrelerini aldatabiliyor ya da en azindan bunu deniyorlar. Uc ve daha buyuk yastaki cocuklarin "Ben yapmadim"i bilincli bir yalan mi, yoksa bu sikintili durumdan kurtulmak amaciyla basvurdugu ve kendisinin bile tam anlayamadigi masum bir yontem mi? Toronto Universitesinde Joan Peskin bu konuda yaptigi deney sonucunda ilginc sonuclara ulasmis: Cocuklar, bircok oyuncak arasindan en cok hoslarina gideni secmisler. Sonra cocuklara biri "iyi" digeri "kotu" olmak uzere iki kukla tanistirilmis ve bu kuklalar cocuklardan oyuncaklari almaya calismis... Kuklalar cocuga hangi oyuncagi en cok sevdigini sorunca cocuklarin tumu "iyi� kuklaya rahatlikla favorilerini gostermisler. Uc ve dort yasindakiler "kotu" kuklaya da en sevdikleri oyuncagi gostermisler; "kotu" kukla da derhal onu kapip goturmus... Bes yas ve ustu cocuklar ise agizlarini siki tutmalari sayesinde oyuncaklarini kuklaya kaptirmamayi basarmislar, ikinci turda dort yas grubu da durumu kavramis ve yalan soylemeye baslamis. Yalnizca talihsiz uc yas cocuklari sevgili oyuncaklarina tekrar tekrar veda edip gerceklik duzleminde kalmayi surdurmusler... Psikologlar, giderek karmasiklasan yasam ortaminda basarili bir yalana giden yolun uc basamakli oldugunu soyluyor: Cocuk, oncelikle digerlerinin davranislarini etkileyebildigini kesfediyor. Sonra, digerlerinin de kendisi gibi dusunceleri oldugunu ve bunlari hileyle degistirebilecegini kavriyor. Son olarak da, karsi tarafin kendisini surekli gozledigini fark ediyor ve yuz ifadelerini ve vucut dilini kontrol etmeye ve digerlerinin kendi ic dunyasina iliskin goruslerini giderek daha zekice etkilemeye basliyor. Uzmanlara gore, bu yetenekler yalnizca yalan soylemek icin gerekli degil. "Bunlarin gelismesi, bir yan an da planli dusunme ve sosya zekadaki gelismeyi gosteriyor" Bazi psikologlar, bir cocugtri ancak yalanlari basariya ulastiginda, ozel ve kendine ait bir ic dunyasi oldugunu kavradigini iddia ediyorlar. Cocukluk ve genclik donemlerinde ancak en yakin arkadaslara verilen 'cok gizli' sirlar, olusmakta olan ic dunya ve kisiligin anatomisinin kivrimlarim vurguluyor. Dikkat cekici bicimde yalan soyleyen cocuklar ise ayri bir kategori olusturuyor. Bunlarin buyuk bolumunun daha sonra suc islediklerini, alkol ya da uyusturucu bagimlisi olduklarini gosteren arastirmalar hic de azimsanacak gibi degil. Ancak, cocugun bu kimligi benimsemesi, buyudugu ortamla dogrudan baglantili. Kendini iyi ve rahat hissettigi, ciddiye alindigini ve kendisine guven duyuldugunu bildigi bir aile ortaminda anti-sosyal, yalanci bir kisilik gelistirmesi gercekten de cok kucuk bir olasilik... Ev kadar buyuk kelebekler ve koPage Rankunun uzerindeki mavi filleri, Avustralyali unlu sosyolog John Barnes "fantastik dunyaya birer davetiye' olarak yorumluyor. Bu hikayelerle, yetiskinlerin cocuklarina anlattiklari masallar karsilastiriliyor . Psikolog Bruno Bettelheim, "Cocuklarin Masallara Ihtiyaci Var" adli kitabinda, "Kim masalin cocuklari tehdit eden yalanlar oldugunu dusunuyorsa, onlari hic anlamamis demektir" diye yaziyor ve "Onemli olan, masalda anlatilanlarin somut degerlere gore 'gercek' olmasi degil... Harika olagandisi ve garip olaylar ancak gercek dunyamizdan cok uzaklarda bulunan 'kurgu masal ulkesinde', cocuk ruhundaki kendine ozgu, psikolojik, kutsal, renkli gerceklikleri aciga cikarabilir" diyor.. |
0 yorum:
Yorum Gönder