21 Nisan 2007 Cumartesi

Hayat bu iste; basit, kucuk bir

"Param var, malim
var, sanim var, mevkim var; ama gel gor ki, iki kasik bulgur, bulgur pilavi yiyemiyorum" demisti
uzuntuyle.

Domatesli bulgur pilavinin yaninda tursu ve sogan cok uzun
zaman once yasak edilmisti unlu isadamina. "Cok sukur bugunleri de
gordum ama..."diye konusmasini surduren unlu sanayici "dunyanin
en kudretli adami da olsan fark etmiyor..."diye
eklemisti. Bir sogan, bir bulgur bazen nelere bedel
oluyor ....
Emel Sayin'in hayatinin anlatildigi bir programdi. Cok
genc yasta baslayan yolculugunda gucu, basarisi
ve isiltisindan sonra bugun geldigi nokta konusuluyordu. Pek cok
kadinin yerinde olmak istedigi guzel, basarili ve unlu sanatci "Bir tek seye
sizliyor icim...Keske bir cocugum olsaydi" derken gozleri
dolu doluydu. "Bana hep daha cok gencsin, once
isin, once sanatin, daha sohretin basindasin dediler. Ama keske
kimseyi dinlemeseydim.
Keske kimseyi dinlemeseydim. .."
Gani Mujde ile soylesi yaptigim bir
programdaydik. "Cok kucuktum
ve babam kendi kosullari icinde beni simartmaya ugrasiyordu"
diye basladi anlatmaya.
"Bir bayram arifesiydi. Galiba kendi takim elbisesini
verip bana bir elbise yaptirmis. Cok mutluydu o
bayram; bana bir sey giydirebildig i icin. Ama ben
elbiseden hic hoslanmamistim. Aglamaya basladim, ben
bu cirkin seyi giymem diye. Babamin bana bakisini hic unutamam.
Galiba en fazla alti yedi yasindaydim. Birden hic
beklemedigim bir sey oldu ve babam bana hayatimdaki
ilk ve son kez cok siddetli tokadini atti. Cok gucenmisti bana.
Aradan yillar gecti. Simdi Istanbul'un guzel manzarali
evlerinden birinde oturabiliyor ve istedigimi
alabiliyorum. Babam oldukten sonra bir gun, babamin
o bakisi geldi aklima. Keske geri donup o sayfayi
silebilsem, oyle isterdim ki...Babami mutlu
edebilseydim. "
Uzerinden cok zaman gecti ama yine de tereddut ettim simdi
yazip yazmamakta.. . Bir cesaret yaziyorum; Yesim Salkim-Uzan idi
o zamanki soyadi-Levent' te yesil bir villada, gorkemli mobilyalarin
icinde gorkemli duvarlarin arasinda ve gorkemli bir masanin
ardinda oturuyordu. Yapmak istediklerini anlatirken, cok cok uzun siyah
saclari kollarini, belini, boynunu ortuyordu ve gozlerinde adini
tam da koyamadigim bir siyah sey vardi. Keder? Yalnizlik? Ofke?
Yorgunluk? Her sey, hersey elinin altindaydi ama mutsuzdu besbelli...Sonra zaman gecti.
Soyadlarindan birini sildi. Saclarini kestirdi. Gecenlerde bir
aksam gordum onu. O beni gormedi. Yan
yanaydik oysa. Gecip gittik birbirimize degmeden. Kisacik saclari,
gecenin karanligina ragmen isildayan gozleri vardi. Sevdigi adamin,
kocasinin elinden tutmus, deniz kenarina dogru yuruyordu.
Yanindan gecip kendi yoluma devam ederken dusundum
de...
Hayat bu kadar
basit bir seydi iste. Yaptiklarimiz, yapmak istediklerimiz, ozlediklerimiz,
pisman olduklarimiz, onardiklarimiz, onaramadiklari miz...Hepsi basit, minicik seylerdi
ama ulasamadikca, cozemedikce, yenemedikce bize
kocaman geliyordu. Kitlelerin sevgisi, para,un,guc...
Hicbiri, hicbiri bedel olamiyordu, ozlemini cektigimiz o
sey her ne idiyse...Bir cocuk, Sevildigini
bilmek, Bir vicdan rahatligi, Bir tabak pilav, Bir
saglikli nefes...
Hayat bu iste; basit, kucuk bir
hadise...

0 yorum: